Kadrosu pahalı, canı ve emeği ‘ucuzlatılmış’ doktorlar…

Nihal Kemaloğlu’nun Köşe Yazısı – Akşam

Günümüzde taşınır ‘mal’ kapsamına giren doktor kadroları, icra yoluyla satışa sunulup karaborsada 300 bin TL’ye alıcı bulurken doktorların canı da hastane koridorlarında gayet ‘ucuza’ gidiyordu.

Gaziantep Devlet Hastanesi’nde 17 Nisan günü mutat programıyla dört ameliyat yaptıktan sonra dinlenen göğüs cerrahı Ersin Arslan’ın 17 yaşındaki hasta yakını tarafından bıçaklanıp genç doktorun canı bir hışımla alınmıştı.

Dr. Arslan’ın bir buçuk ay önce ameliyat ettiği 80 yaşındaki hastanın ölümünü resmi kayıda düşmekten saldırıya uğramış ve 80 ünite kan verilmesine rağmen kurtarılamamıştı.

Çünkü vatandaşın sağlık alanındaki tüm memnuniyetsizliğin tek müsebbibi ‘doktorlardır’ algısı yıllardır toplum zihnine işlenirken, özlük hakları ve toplum nazarındaki saygınlıklarını eşzamanlı kaybettirilen doktorlar sağlık sektörümüzün beyaz önlüklü angarya emekçilerine dönüşeceklerdi.

Hasta değil müşteri ‘memnuniyeti’ boyunduruğu altına giren doktorluk, vatandaşa ‘çıkarlarına düşkün meslek grubu’ diye kodlanınca, bu memnuniyetin aksaması halinde herkesin kendi adalet anlayışını ‘şiddetle’ dayattığı ülkede sağlık çalışanlarına saldırı artık ölümcül bir salgına dönüşmüştü.

‘Millete hizmet edeceksen gel çalış!’, ‘Biraz az para kazansan ne olur!’, ‘Dönerden aldıklarını nereye koyuyorsun?’ gibi gürül gürül propagandist ifadelerle doktorların mesleki onurları yerle bir ediliyor ve arka planda sağlıkta özelleştirmenin bütün alt yapısı incelikle kuruluyordu.

Doktorları topyekun ‘Halkı düşünmeden para kazanan ve eli vatandaşın cebinde’ ithamlarıyla sağlıktaki büyük neo liberal dönüşümün PR ayağı olarak kitlelere alkışlatılırken, bu kadar şikayet edilen doktorlara karşı büyüyen hınç da peşi sıra geliyordu.

Gururla doktorların günde 100-350 hasta baktığını beyan ediliyordu ama kimse 75. hastasına bakan doktor ve 75 hastanın arasındaki bırakın sağlık hizmetini insani ilişkinin bile niteliğinin nasıl olduğu sorgulamıyordu.

‘Çok para kazanmak isteyen çok hasta bakacak ne yapalım’ yeni sağlık sisteminin baskıcı mottosu haline geliyordu.

Bu ‘reformist sistemin’ tek yetkin denetim mekanizması da dönüp vatandaşa duygusal hoşnutluğunu sormak olunca ‘hastanıza müdahale edebiliriz sakın yemek yemesin’ diyen doktoru darp eden hasta yakınının görüntüleri ekranda akıyordu.

Ya da Haseki Hastanesi’nde hastasına ‘bir şeyin yok’ diyen Doktor Hasan Ceylan’ın yüzü beklentisi boş çıkan hasta tarafından derinden jiletleniyordu.

Toplum hekimliğinin, koruyucu halk sağlığının yerine yerleşen ‘mal almış müşteri memnuniyeti’ gereği, Sağlık Bakanlığı randevuları 10’ar dakika arayla düzenlemişti.
Ve katıksız müşteri memnuniyeti ve doktor performansının tek kriteri de kesinlikle bol bulamaç ilaç ve spekülatif tetkiklere dayanmıştı…

Doktorlara hastayı ilaçsız ve tetkiksiz hastayı izleme gözleme süresi bile bırakılmıyordu.

Alo Şikayet Hattı’yla kızgın hastanın ihbar ettiği, performans baskısıyla meslektaşlarıyla rekabete zorlanan, kamuda sözleşmeli-esnek, özelde taksi plakası gibi satılık kadrolara layık bulunan doktorların kendilerine dayatılan ağır çalışma koşulları ve güvencesizlikle baş edemediklerini aynı hastaneden üç doktorun intiharı da gösteriyordu. Kamusal hizmetlerin piyasalaşması ve parayla müşteriye pazarlanması, aynı zamanda kamusal mesleklerin sistematik biçimde idealist özlerinin sökülüp ‘aşındırılmasıyla’ mümkündür.

Nasıl bu ülkenin öğretmenlerine ‘gidin başka iş bulun mecbur mu devlet’ söylemiyle eğitim parasız hak olmaktan çıktıysa, doktorların ‘yıllarca halkı sömürerek para kazandıkları’ kampanyasının bizi taşıdığı tarihte. Vatandaşların karşısında 11 katılım payı ücreti ve zorunlu GSS prim ödemesine haiz aslında ‘ticarileşmiş’ sağlık hizmeti duruyor ve doktorlar korunmasız, güvencesiz mesleki kimlikleriyle 17 yaşındaki çocuğun kızgın öfkeli bıçağının hedefine yerleşiyordu.

Öğrencisini geç kaldığı için derse almayan öğretmenin kalbine yine öğrencinin bıçağı giriyordu…
Bu arada sağlık alanının devredileceği otel-SPA karışımı özel hastaneler de, bıçaksız ameliyat, suda doğum konforu ve lüks odalarıyla müşterilerini bekliyorlardı.

Ve milletimize ‘memnuniyetle’ kapılarını ancak parayla açıyorlardı…

İLGİLİ YAZILAR

10,259BeğenenlerBeğen
11,061TakipçilerTakip Et
8,931TakipçilerTakip Et

TUS’da Başarının Yol Haritası

Hayatta attığın her adım sana özel olmalı Sen gülmelisin hayatına Sen tutmalısın yüreğinde geleceğini Hüzün de neymiş , ne işe yarar ki? Ben yapamam diyerek, ne kadar adım...