Sağlıkta Şiddetin Suçlusu Kim?

Tıp fakültesi 3.sınıf öğrencisi Beylem Bengi’nin www.erdincnayir.com’a gönderdiği yazısı…

Bir haftadır tüm ülke kartopu gibi yuvarlandıkça büyüyen bir sağlıkta şiddet konusuyla çalkalanıyor. Malum, hastaneler bu ara bir karpuz sergisi gibi, eline bıçağı alan istediği doktordan bir parça alıp, iki gün sonra yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali ‘vay sen kimi şikayet ediyorsun’ diyerek bu defa bıçak yerine silahla hastaneye geri dönüyor.

Şiddet konusunu uzun süredir gündemde, ancak bardağı taşıran son damla 80 yaş üstü akciğer kanseri hastasını evde hırpalandığı için, son günlerinde rahat eder düşüncesiyle hastaneye yatıran Dr. Ersin Arslan’ın, dedesi hastanede vefat edince 3 aylığını alma planları suya düşen hasta yakını tarafından 10 gün boyunca tehdit ve takip edilip ilk fırsatta canice katledilmesiydi.

Olayı takip eden perşembe günü binlerce sağlık çalışanının katıldığı bir yürüyüş düzenlendi. Televizyonlar da akşam haberlerinde can korkusuyla sokaklara dökülen ve seslerini duyurmak için iş bırakan doktorları gösterirken, ertesi sabah büyük bir iki yüzlülükle kadın programlarına ne uzmanı olduğu belli olmayan bir takım “profesör”leri çıkartmakta bir sakınca görmediler.

Doktora şiddet konusu kökten çözülmek isteniyorsa, halkın gözünde hekimlerin “oyunbozan çocuk” imajının değiştirilmesi şart. Bunda en büyük pay da büyük kitlelere hitap edebilen televizyonculara ve yayıncılara düşüyor. Sabah 9.00 – 12.00 kuşağının ‘halkın sevgilisi’ sunucuları, sağlıkla uzaktan yakından alakası olmayan bir takım nitelikli dolandırıcıları “hocam” “hocam” diye ekranlara servis etmeye devam ettikçe, halkın gözündeki doktor imajını “aktardan ot aldım kaynattım kanserim 1 haftada iyileşti”ciler belirliyor, hal böyleyken ilaçların gerekliliğine olan inanç azaldıkça sanki pazardan mal seçer gibi en ucuz, en hızlı tedaviye insanlar akın ediyor; fakat bu kürlerden ve iksirlerden fayda yerine zarar görenler medyada kendilerine hiç yer bulamıyor.

Kitaplar, televizyon, gazete ve internet üzerinden milyonlara ulaşabilen bu şahısların bakkaldan ekmek alır gibi aldıkları ve akıllarına nasıl esiyorsa öyle kullandıkları kaynağı belirsiz “Prof. Dr.” ünvanlarının alan dışında kullanılamaması için düzenlemeler yapılması şart. Yani televizyonların, hekimliği böbrek yetmezliği olan birine diyaliz yerine lavman ve maydonoz suyu önermek seviyesinde kalmış otçu profesörlerden temizlenmesi için acil ve etkin bir denetleme kurulu oluşturulması,hatta belki de bir yayıncılık lisansı gerekiyor.

Alternatif tıbbı medyatik sahte profesörler, ağzı laf yapan tütün eksperleri ve kendine gelir kapısı olarak dini seçmiş kozmik kalpazanlar ele geçirdiği için, özünde modern tıbbı desteklemesi gereken yan tedaviler gerçek tedavilerin önüne geçiyor, modern ilaçların para tuzağı, hekimlerin ise aç gözlü şarlatanlar olduğunun halka empoze edilmesiyle ortaya çıkan “buna güveneceğime gider bir hocaya üfletirim” mantığı da hekime şiddeti doğuruyor.

Senelerini bu işe harcamış GERÇEK uzmanlar yerine halkın sağlığını hiçe sayarak kazançlarını arttırmak için bu kişileri ekranlarda tutan programcılar ve Behlül’le Bihter’in öpüşmesine kafayı takıp asıl işini unutan RTÜK dururken, sizce Dr. Ersin Arslan’ın uğradığı saldırı sonucu ölümü hala yalnızca Sağlık Bakanlığı’nın suçu mu?

Beylem Bengi

İLGİLİ YAZILAR

10,259BeğenenlerBeğen
11,061TakipçilerTakip Et
8,931TakipçilerTakip Et

TUS’da Başarının Yol Haritası

Hayatta attığın her adım sana özel olmalı Sen gülmelisin hayatına Sen tutmalısın yüreğinde geleceğini Hüzün de neymiş , ne işe yarar ki? Ben yapamam diyerek, ne kadar adım...