Doktorlar da insan!

Abbas Güçlü’nün köşe yazısı 11.11.2012 (Bu yazı için kendisine teşekkür ederim – Dr.Erdinç Nayır)

Öyle meslek mensupları var ki, onları baş tacı etmemiz gerekir. Öğretmenler, askerler, polisler, yargıçlar, doktorlar ve daha niceleri…
Günlerdir doktorları yazıyorum, çünkü maalesef medyada kendilerine yer bulamıyorlar. Ne yazılı basında ne de görsel medyada.
Oysa hayat mücadelesi verilen en zor anlarda yanıbaşımızda onlar var. Şifa dağıtabilmeleri için önce onların sağlıklı, huzurlu ve mutlu olmaları gerekir. 36 saate varan kesintisiz nöbetlerin yaşamlarını altüst ettiğini yazdıktan sonra bizzat Bakan Akdağ’dan sorunun çözümüne yönelik adımlar atıldığını ve arkasının geleceği iletilmişti. Ama görünen o ki sadece samimi çabalar yetmiyor!..
Hemen her konuda, çok sayıda mail geliyor. Ama hiç bu kadar şikayet trafiği olmamıştı.
Tabip odalarından devlet ve üniversite hastanelerine, doktor eşlerinden anne-babalara kadar herkes doktorlarımızın içinde bulunduğu vahim durumdan bir an önce kurtulmalarını istiyor.
Bakan Akdağ’dan ve YÖK’ten yeni adımlar bekliyoruz.
Niye mi, aşağıdaki mailleri okuyunca sizler de hak vereceksiniz!..

Sorun hep vardı
Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları diğer mesleki sorunlarla birlikte yıllardır bu sorunları dile getirmekte, Sağlık Bakanlığı, il sağlık müdürlükleri ve hastaneler bazında sorunun çözümü için temaslarda bulunmaktadır. Ancak maalesef hekim sayısı yetersizliği gerekçe gösterilerek bu yanlışta ısrar edilmektedir.
Uzman hekimden ziyade pratisyen hekim ihtiyacının karşılanması gerekçesiyle son yıllarda uzmanlık öğrencisi (araştırma görevlisi, asistan) alımları iyice azaltılmış, ancak gerek Bakanlığa bağlı eğitim araştırma hastanelerinde, gerekse üniversite hastanelerinde “sağlıkta dönüşüm yapıyoruz” diyerek bir talep patlaması yaratılmıştır. Yani öncekine göre çok daha az sayıda hekimle çok daha yoğun hizmet vermek gereği doğurtulmuştur.
AÜ Tıp Fakültesi’nden uzman olarak ayrılan 80 hekimin yerine 46 kadro açılmış, Ufuk Üniversitesi’nde 30 kadroya 12, Hacettepe’de 120 kadroya ancak 40 kadar araştırma görevlisi atanmıştır. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde sabah mesaiye gelip hiç dinlenmeden nöbete giren asistan hekim ertesi gün ya ameliyata girmekte ya da kendisinden 120 hasta görmesi istenmektedir.
Prof. Dr. Özden Şener Ankara Tabip Odası Başkanı

Stratejik personel
36 saatlik nöbetleri genelde bir ilden başka bir ile giderek çalışanlar tutuyor. Çünkü bu personelin ‘eş durumu tayini’ isteme hakkı yok, sebebi de doktor oldukları için bakanlık tarafından ‘stratejik personel’ olarak değerlendirilmeleri. Diğer memurlara verilen bu hak doktorlara verilmiyor. Doktorun eşi memursa ancak belki o zaman. Özelde çalışıyorsa yandınız.
Doktorun neresi ‘stratejik’? Savaşta mıyız? Ne stratejisi bu, ben bilemedim. Evlendikten sonra 3 sene kadar şehirlerarası yollarda çile çektikten sonra doktor olan eşim istifa etti.

Bu eziyet yeter
Üniversite hastanesinde asistanım. Ayda 10 nöbet tutuyorum ve nöbet sonrası izin hakkımız yok.
Yasal olarak insani sürelerde çalışma hakkının tespitinde söz sahibi olurken, kendi kendimize çektirdiğimiz bu eziyeti anlamak mümkün değil ve hepsinden ötesi bu 36 saatlik süre zarfında yaptığımız hatalardan kimi mesul tutmalı bilemiyorum. Bir otobüs şoförünün haklı ve hakkı olarak 4 saatten fazla aralıksız araba süremezken, bir hekimin aralıksız 36 saat çalışması, çalıştırılmaya mecbur kılınmasını kim anlayabilir?

Asistan sayısı az
1,5 aylık bir hekim olarak, yazınız için teşekkür ederim. Ancak Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yaptıklarının çözüme yönelik olduğunu düşünmüyorum. Sözünü ettiğiniz genelgenin yayınlanmasının üzerinden kayda değer bir vakit geçti, ancak; sizin de söylediğiniz gibi hiçbir değişiklik olmadı. Çünkü asistanların 36 saat nöbet tutmalarının sebebi, asistan sayısının eksik olması. Bu genelge yayınlandı, asistana nöbet ertesi izin verildi diyelim, servise kim bakacak? İnanın bakacak kimse yok, diğer asistanlar da diğer servislerde, poliklinikte vs. Ben hocaların nöbet tutmak zorunda kaldığı bölümler biliyorum.

Çığlığımızı duyun!
Asistanlar olarak sürekli çığlık atıyoruz fakat ses olarak çıkamıyor, bir karşılık bulamıyor maalesef.
36 saatlik işkence nöbetler, ertesi gün mesai stresi, bin bir minnetle ve saçma sapan adaletsiz bir hesapla dağıtılan döner sermaye paraları, 15’ine kadar yatırılması gereken ve çoğu zaman zamanında yatırılmayan nöbet paraları, popülist yaklaşımlar, değersizleştirilen sağlık personeli vs. vs.
Sağlık personeli özellikle doktorlar o kadar dolu ki. Emin olun yüzde 90’ı mutsuz, huzursuz, geleceklerinden tedirgin.

Çok pişmanım!
Sabaha karşı, bütün gün, üstünde hastalarımızı muayene ettiğimiz o sedyelerden birinin üzerine, zilzurna sarhoş olmuş gibi sızıyorum. Ertesi gün tahmin edin neredeyim. Ameliyathane. İnsanlar bize bedenlerini emanet ediyor. En kıymetlilerini. Kapıda kimi annesini bekler, kimi kardeşini, eşini, kimi de sevdiceğini…
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, mevcudat içinde en kıymettar hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymetlisi hayata hizmettir. Ben de bu idealle girmiştim tıbbiyeye. Ama anamdan emdiğim süt burnumdan geldi…

Özetin özeti: Ne olur artık genç doktorların sesine kulak verin ve sorunlarına kalıcı çözümler getirin…

İLGİLİ YAZILAR

10,259BeğenenlerBeğen
11,061TakipçilerTakip Et
8,931TakipçilerTakip Et

TUS’da Başarının Yol Haritası

Hayatta attığın her adım sana özel olmalı Sen gülmelisin hayatına Sen tutmalısın yüreğinde geleceğini Hüzün de neymiş , ne işe yarar ki? Ben yapamam diyerek, ne kadar adım...